11 Temmuz 2010 Pazar

Sen..

Koşmaya başladım bilincimin tozlu yollarında. Her şeyi bir kenara bıraktım, yaktım bütün kitapları, bütün sözleri, bütün hayalleri, bütün tarihi. Karşı olmak gibi bir niyetim yoktu aslında! Koştum durmadan, bir kalbe muhtaç can gibi suya özlem duydu boğazım. Ceplerimi kontrol ettim o anda ve birinde hüzün diğerinde de mutluluğu buldum. Basit bir formülden ibaretti hayat, işte o anda anlamıştım ve “Sen” ortak parantezinde hüznü ve mutluğu yaşıma böldüm, deneyimlerim çıktı ortaya. Biliyordum her şeyin beni sınadığını, var olmamı, sabrımı... Kör gözüm, sağır kulağım, tutmaz elim biliyordu. Yitirmek sabrı getirdi, her saniyede güçlendim ve her saniyede uzaklaştım kendimden! Ve işte o anda sabrımdan yitirdiklerimi çıkardım, sen çıktın ortaya. Aslında doğruyu bulmaktı ümidim hep, yanlışların yanından kıvrak bir manevrayla sıyrılmak istedim hep. Meğerse yararsızmış, doğru yanlışa karışmış insanların yapmacık, kendine yabancılaşmış hareketlerinde. İşte o anda kendime sordum o soruyu ve cevabını buldum kolayca. Doğrularımı yanlışlarımla topladım yaşadıklarım çıktı ortaya. Koştum hiç durmadan koştum! Siyah beyaz film kareleri gibi geçti insanlar yanımdan ve o anda gücüm olsa da dünyayı bir dakikalığına durdursam dedim usulca. Sadece kendi sesimi, kendi nefesimi, kanın damarlarımdan geçerken çıkardığı yaşamın sesini duymak istedim ama tek başıma yetmedi gücüm buna. İşte o anda kendimi seninle çarptım, huzurum çıktı ortaya.


23.05.2010
Hatay / Izmir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder