18 Haziran 2012 Pazartesi

Oldu mu şimdi bu?



Babama..

Saçımda 10 yıldır gezmeyen bir el; hani ağır olmadı mı be baba, ne işin var orada? Sabah sigarasından parmaklarına sinmiş keskin izmarit kokusunu bile özledim. Rakının yanında annemin aşkla hazırladığı kavun peyniri hep benim için yarım bıraktığını da bilirim. Dedim ya çok ağır oldu bu gidiş. Hani yapacak çok iş vardı daha. Yazlığı boyayacaktık. Çitler eskimişti; yeni tahtalar, bir güzelde vernik. Açacaktık biralarımızı Cahit Berkay dinleyecektik gün boyu. Güneşi kulağından tutup fırlattıktan sonra bir ufuktan diğerine, hadi yak bakalım diyecektin şu mangalı ufak ufak. Her zamanki gibi çaktırmadan ağzımdan laf almaya çalışacaktın ergen zamanlarımdaki çapkınlıklarıma dair. Ve ben hep “kendi kaderine bir küçük figüran” edalarında başımı öne eğip utanacaktım. Ve şimdi bu ağır olmadı mı be baba? Sensizken tam olacak mı bu kalp sandın. Yarım yarım yaşarken yarısını da kurda kuşa yedirdik. Hani olsan, dolu dolu bir küfür çıkardı ağzımızdan, dudaklarının üzerine düşmüş bıyıklarının arasından süzülüp hayatın omuriliğine saplanan. Ama dedim ya! Oldu mu bu şimdi? Dokunsaydım, vay yakışıklı bugün senin günün deseydim yine! Her Pazar yaptığımız gibi pizzamızı pişirip Western filmi izleseydik. Dörde Özlem’i dinledikten sonra ikimizde aynı anda büyüksün Cahit Baba deseydik. Hani oldu mu şimdi bu, oldu mu?