4 Şubat 2018 Pazar

Abimbola Kayıtları I

Zamanın değişkenliğini sadece gökyüzünden anlayan Kwame, saatin kaç olduğunu bilmeden gecenin karanlığını tıpkı bir fil homurdanması gibi yarıp geçen uçak sesiyle uyandı. Güzel haberdi bu. Sazlıklardan yaptığı toprak zeminli evinin kapıya yakın kısmında geceler boyu bu sesi beklemişti. Hemen yanında yedi kilometre uzaklıktaki başka bir kabileden evlendiği eşi Imani ve onun yanında da sırasıyla kızları Afia, Dikeledi ve Chiamaka uzanıyordu. Bir oğlan istemişti her zaman. Aslanlara mızrak atacak, korkusuz bir oğlan. Boncuklu saçları ile yanı başında uzanan kızlarını usulca süzdü ve eşi Imani’deki vitamin eksikliğinden dolayı geçen sene kuraklık vakti ölü doğan son kızını düşündü. Sonra uyandırmadan eşinin karnını sıvazladı. Imani yine hamileydi!
Görmüyordu ama uçağın havaya kaldırdığı tozun kokusunu alabiliyordu. İçindeki rahatlama duygusu ile artık biraz uyuyabilir ve sabah erkenden uyanıp yardım kampının tel örgülü büyük kapısının önünde sıraya geçebilirdi. Üç yıl önce açılan bu kampa gelen ve dev bir akbabayı andıran metal yığınlarını ilk gördüğünde kendi dünyası dışındaki yaşamları da anlamaya çalışıyordu. Geceleri ateş başında toplanıp kabilenin en yaşlı, dişsiz ve her yerinde kemiklerden kolyeler bulunan reisinin anlattığı efsaneleri dinlerken bir taraftan da bu dev metalden kuşun geldiği yeri merak ediyordu. Baykuş ve yaşamın tüm zorluğuna inat kahkahalar atan sırtlanların sesleri arasında göz kapakları kapandı.
Sabah ilk uyanan ortanca kızı Dikeledi oldu. Bir kürdanı andıran bacakları ile ablası, annesi ve babasını uyandırmamak için parmak uçları ile sazlıktan evlerindeki ender boşluklara basarak dışarı çıktı. Henüz dokuz yaşındaydı ama o minik parmakları ile babasının geçen sene aldığı keçiyi sağma sırasının kendisinde olduğunu biliyordu. Parazitlerden dolayı tüylerinin yarısı dökülmüş olan köpek yavrusu da bu sabah ayinini artık biliyor ve payına düşecek çiğ sütü almak için Dikeledi’nin etrafında dolanıyordu.

Bitmek bilmeyen günler geçiyordu bu sarı topraklarda ve güne ilk başlayan Dikiledi ekmek yapabilmek için babasının ektiği mısırları sulaması gerektiğini de biliyordu. Güneş kızgın yüzünü bu topraklarda çok daha acımasız gösteriyordu. En yakın su kuyusu köyün iki yüz metre dışındaydı ve ağırlığının on katını taşıyabilen işçi karıncalar gibi neredeyse beline denk gelecek boydaki kovayı taşıyabilmek için ablası Afia’yı uyandırmaya karar verdi.