24 Eylül 2011 Cumartesi

Mucizelerinde maskeleri varmış gerçekten...


“İki nokta arasındaki en kısa yola doğru denir” diyen arkadaşın bolca kulaklarını çınlattım dün gece.Tam o sırada açıkta kalmış sinir uçlarımı törpülemekle meşguldüm. Bu tezin karşısına cengaver bir edayla atlayıp kınından çıkarttım “anti-tezimi” ve sokağın başındaki çöpü karıştımakla meşgul kediyi bile olduğu yerden bir metre havaya sıçratacak kadar keskin bir ses çıkartarak çarptım suratına. Gri bir geceydi ve kulağımdaki White Stripes’dan “Truth doesn’t make a noise” la birlikte güzel bir koalisyon yapmıştık. Artık doğru’ya en saf ve en kısa yoldan gidilmiyordu bunu anlamıştım. “Ne kadar karmaşıksan, o kadar doğrusun”a itirazı olan varsa buyursun gelsin. Hani önceden haber verki kediyi kovalayayım, çünkü “sentez”in sesi de zıplatmasın garibi havaya.

23.09.2011
Izmir

14 Eylül 2011 Çarşamba

15.09.2011 İtibariyle...


Gördüm ki bir tek ben kendimi anlıyorum. Zamane duyguları bir kenara atıp ben sıkıyorum bencilliğimin kafasına kurşunu. Gördüm ki en son ben ayrılıyorum savaş meydanından, yanımda ölenlere saygım var ama kaçanlara söyleyecek bir söz bulamıyorum. Gördüm ki devamı olup olmadığını düşünmeden bir tek ben veriyorum hazinemden, maddenin huzurumun karnını doyurmadığını bildiğim için.

15.09.2011
Basınsitesi / IZMIR

11 Eylül 2011 Pazar

sen matematiği...


Koşmaya başladım bilincimin tozlu yollarında. Her şeyi bir kenara bıraktım, yaktım bütün kitapları, bütün sözleri, bütün hayalleri, bütün tarihi. Karşı olmak gibi bir niyetim yoktu aslında! Koştum durmadan, bir kalbe muhtaç can gibi suya özlem duydu boğazım. Ceplerimi kontrol ettim o anda ve birinde hüzün diğerinde de mutluluğu buldum. Basit bir formülden ibaretti hayat, işte o anda anlamıştım ve “Sen” ortak parantezinde hüznü ve mutluğu yaşıma böldüm, deneyimlerim çıktı ortaya. Biliyordum her şeyin beni sınadığını, var olmamı, sabrımı... Kör gözüm, sağır kulağım, tutmaz elim biliyordu. Yitirmek sabrı getirdi, her saniyede güçlendim ve her saniyede uzaklaştım kendimden! Ve işte o anda sabrımdan yitirdiklerimi çıkardım, sen çıktın ortaya. Aslında doğruyu bulmaktı ümidim hep, yanlışların yanından kıvrak bir manevrayla sıyrılmak istedim hep. Meğerse yararsızmış, doğru yanlışa karışmış insanların yapmacık, kendine yabancılaşmış hareketlerinde. İşte o anda kendime sordum o soruyu ve cevabını buldum kolayca. Doğrularımı yanlışlarımla topladım yaşadıklarım çıktı ortaya. Koştum hiç durmadan koştum! Siyah beyaz film kareleri gibi geçti insanlar yanımdan ve o anda gücüm olsa da dünyayı bir dakikalığına durdursam dedim usulca. Sadece kendi sesimi, kendi nefesimi, kanın damarlarımdan geçerken çıkardığı yaşamın sesini duymak istedim ama tek başıma yetmedi gücüm buna. İşte o anda kendimi seninle çarptım, huzurum çıktı ortaya.


23.05.2010
Hatay / Izmir

If you want me - Glen Hansard and Marketa Irglova

Sonsuz

Sana Dair