11 Temmuz 2010 Pazar

Nothing Left To Lose..

Şarabi bir hayattı gözümü açıp baktığım. Güneş vurunca, kan kırmızı gölgeler düşüyordu etrafa sabahın ilk ışıklarından akşamların kömür kokan karanlıklarına kadar…Ve tuzlu bir göz yaşı gibi ayrılıp gidiyordu gözlerimden o gün. Suni nehirler misali akıp giden yaşamın ortasında realist bir ada gibi kalıveriyordum her yönümü kaybedişimde. Her günüm bir öncekinin sonu, her son bir sonrakinin başlangıcı oluyordu karelerde. Beni suskun zamanlarımda yakalayan bu kısa metrajlı filmler karanlık suları yarıp geçen yaşlı şilepler gibi akıp gidiyordu gözümün önünden. İşte böyle zamanlarımda içimde büyüttüğüm ruhani liderlerim oluyordu hep. Sessizce kulağıma eğilip “o da gitti” diye söyleyen sahiplerim. Evet gidiyorlardı!…Sabahların serin karanlıkları diz çöküp beklerken pencerelerin dışında, ben sıcak yatağımda uyurken onlar sessiz sedasız gidiyorlardı bu kızıl dünyadan. Ve dünya dar geliyordu, dibine kadar içkiye bulanacağım bir gecenin tam da en başında onların gittiğini anladığım zaman. Alkol her zamankinden ağır geliyordu vücuduma, sanki damarlarımda gezinen eski anılarmış gibi. Oturduğum masanın üzerine bir önceki sahibi gibi bende kazımaya başlıyordum o anımı en güzel tanımlayan şarkının sözlerini. “Nothing left to lose”. Kan kırmızı gölgeler düşüyordu harflerin üzerine ve yavaş yavaş dolduruyordu boşlukları civa gibi. Evet, giden gidiyordu sorgusuz, sualsiz, habersiz ve hayatın ileti raporlarından anlıyordun artık burada olmadıklarını.
29.03.2006
Gaziemir / İZMİR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder