10 Eylül 2010 Cuma

İzmir Hikayeleri: Burcu

Küçük bir patikan yola çıkıp her şeyin güzelliklerle sonlanacağını düşündüğünde ve bunun gerçekleşmediğini gördüğünde, kopartıp atmak o içindeki acıyı, nefreti, özlemi kolay değildir. Soğuk bir metal gibi keser etini. O anda kanın ısıtır açılan yaranı, teninin üzerinden akıp giden kanına izin verirsin çünkü aslında akıp giden anılarındır. İzin verirsin ta ki bütün hepsi hafızanda silinip yok olana kadar. Yaşamın en acımasız olduğu tarafta emekleri ayaklar altına alınırken, o yaşamın en umutlu ve güneşli tarafında durdu dimdik. Her yeni güne inatla doğan bir güneş gibi hiç durmadı o küçük patikada yürümeye. Masum bir utangaçlık alır yüzünü bazen ve bunu o minik ellerini dudaklarının üzerine götürüp güldüğü zaman birkaç saniyeliğine yakalayıverirsin. Yüzüne baktığında sakin bir deniz kasabasında usul usul sahilde yürüyen bir insanın durgunluğunu görürsün ama onu gerçekten tanıyorsan anlarsın nasıl bir fırtınadan çıkıp ıssız bir adanın sahillerine vurduğunu ve orda kendisine huzur dolu bir yaşam kurmaya çalıştığını.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder